6 Kasım 2020 Cuma

Uzattığım El

Orada uzakta bir yürek var.
Uzakta olduğunu sandığım bir yürek...
Aynı benim kalbim gibi atıyor...
aynı benim kalbim...
Orada uzakta yardıma ihtiyacı olan bir yürek var...
Elleri buz tutmuş.
Sıcak bir el gelse diye bekleyen bir yürek...
Gitmek, hareket etmek, yürümek gerek...
O ele ve yüreğe ulaşmak için her gün ona doğru yürümek gerek...
Buluşmak ve o eli tutmak gerek...
Derler ki o eli tutan çok yürek olmuş
O eli tutan çok el olmuş.
Yollarından dönmemişler 
Her gün yeniden denemişler.
Bir gün bir anlatıcı da çıkmış bu yola
Uzakta duran yüreklere ulaşmaya 
Çok yürümüş ama varmış
O eli tutmuş.
Ve derler ki
anlatıcının kalbinin buzları dağılmış.
Derler ki anlatıcı da anlamış
Şu yeryüzünde kaç yürek varsa 
Kaç çeşit yürek varsa 
Hepsi aynı yerden aynı kalpte atıyor...
ve 
dokunduğun her kalp senin kalbine dokunuyor.
...



 

23 Ekim 2020 Cuma

BIRAK


               Bırak ve Yürü diye bir ses duydu. O an uyanık mıydı yoksa halen daha rüyada mıydı hatırlamıyordu. 

            Uyanınca bir de baktı ki ayakları suyun içinde ama prangalı

            Elleri elleri onlarda ayakları ile aynı yerden bağlanmış.

             Gel de yürü dedi kendi kendine...

             Nasıl yürüyebilir ki

            Bağlanmış orada 

           Kim bağlamış, ne zaman bağlamış ,

          Hiç hatırlamıyordu.

          Kendine diyordu ki ben yürümek istiyorum ama bağlıyım.

         Şimdi yapamam çözecek anahtar ben de değil 

         Acaba kimde?

        Kim yardım eder ki bana...

       Aslında bir zamanlar özgürdü.

     Ne günlerdi ama 

      Geri dönemezdi ki o günlere ..

      Bir ses daha duydu ' Şimdi Yap'

      Nasıl yapayım dedi 

     Kendi başıma yapamam ki...

     Ama o son ses ' Zincirin ucunu bul'...

    İşte o sesi duydu ve bir anda 

   Zincirin ucunu aramaya karar verdi ve 

    Çok uzun sürmedi, buldu

    Zincir sadece kendi boyu uzunluğundaydı ve ucu suda öylece duruyordu.

   Hiç bir şeye bağlı değildi onun uzuvları dışında öylece suyun içindeydi.

   Ve bıraktı...

    Bırakınca zincir sanki bir yosuna dönüştü.

   Eliyle ittirince kayıp gitti.

   Ve yürüdü....

13 Ağustos 2020 Perşembe

Yol Ayrımı

     

          Yaşlı kadın kazıyordu. kazdıkça açılıyor ve ferahlıyordu.

Ama kazdıkları yetmiyordu.

Kazdıkça, çıkardıkça yeni bir katman daha çıkıyordu.

Tın sesi duyuldu ama katman açılmadı.

Tam vuramadığını düşündü.

Ama ikinci vuruşta fark etti ki,

katman çok sertti.

Bir daha, bir daha, bir daha ...

Kim bilir kaç kez vurdu üst üste ...

Sadece küçücük bir çatlak oluşmuştu.

Sanki gücü tükendi.

Oraya yığılacaktı.

Bir an şunu fark etti,

Her şey yine eskiye mi dönüyor...

Yeniden mi aynı yerden mi başlıyor.

Kazının başlangıcında sert katmanı kırmıştı oysaki.

Daha sonraki katmanlar böyle olmayacaktı. 

Ya da olmamalıydı.

O böyle hayal etmemişti.

Ne kadar kolaylaşmıştı işi...

Derken  bu katman ...

Ne yapacak şimdi.

geri dönemez ya 

Dönmek de istemez zaten...

Ha gayret dedi başladı.

40 gün 40 gece  kazma salladı.

Salladı ama ne çare

Katmanın bir kaç yeri kırılmıştı sadece 

O koskoca kabuk nasıl olacak da tamamen kırılacak,

aklı almıyordu.

öyle bir katmandı ki kırıldıkça yeni yeni şekillere giriyor 

ve kendisini gösteriyordu. 

bu katman başka katman dedi.

oturdu.

Düşündü, düşündü, düşündü...

Haydi dedi kendi kendine ...

al eline kazmayı 

aldı eline kazmayı ve 

bu katmanı da geçmenin bir yolu bulunur dedi.

başladı vurmaya

az vurdu, az dinlendi

az vurdu az dinlendi...

sonra ne mi oldu 

derler ki o katmanı kırmış

içindeki ışığı bulmuş

o ışık onu güzelliği ile yıkamış 

dağlarda gezinir, anlatır, şifa dağıtırmış.

gerçek şifayı arayanlarla yollarda buluşurmuş