Yaşlı kadın kazıyordu. kazdıkça açılıyor ve ferahlıyordu.
Ama kazdıkları yetmiyordu.
Kazdıkça, çıkardıkça yeni bir katman daha çıkıyordu.
Tın sesi duyuldu ama katman açılmadı.
Tam vuramadığını düşündü.
Ama ikinci vuruşta fark etti ki,
katman çok sertti.
Bir daha, bir daha, bir daha ...
Kim bilir kaç kez vurdu üst üste ...
Sadece küçücük bir çatlak oluşmuştu.
Sanki gücü tükendi.
Oraya yığılacaktı.
Bir an şunu fark etti,
Her şey yine eskiye mi dönüyor...
Yeniden mi aynı yerden mi başlıyor.
Kazının başlangıcında sert katmanı kırmıştı oysaki.
Daha sonraki katmanlar böyle olmayacaktı.
Ya da olmamalıydı.
O böyle hayal etmemişti.
Ne kadar kolaylaşmıştı işi...
Derken bu katman ...
Ne yapacak şimdi.
geri dönemez ya
Dönmek de istemez zaten...
Ha gayret dedi başladı.
40 gün 40 gece kazma salladı.
Salladı ama ne çare
Katmanın bir kaç yeri kırılmıştı sadece
O koskoca kabuk nasıl olacak da tamamen kırılacak,
aklı almıyordu.
öyle bir katmandı ki kırıldıkça yeni yeni şekillere giriyor
ve kendisini gösteriyordu.
bu katman başka katman dedi.
oturdu.
Düşündü, düşündü, düşündü...
Haydi dedi kendi kendine ...
al eline kazmayı
aldı eline kazmayı ve
bu katmanı da geçmenin bir yolu bulunur dedi.
başladı vurmaya
az vurdu, az dinlendi
az vurdu az dinlendi...
sonra ne mi oldu
derler ki o katmanı kırmış
içindeki ışığı bulmuş
o ışık onu güzelliği ile yıkamış
dağlarda gezinir, anlatır, şifa dağıtırmış.
gerçek şifayı arayanlarla yollarda buluşurmuş